İŞ HAYATINDA BİZİ GERÇEKTEN NE MUTLU EDER?

Bir süre önce oğlum ile gerçekleşen bir sohbetimizde iş ve kariyer seçimlerin nasıl olması gerektiğine, ne olmak istediğimize ne zaman ve nasıl karar vereceğimize dönük bir sohbete daldık. Bir noktada konu, “Bir işi yapmaktan mutlu olup olmayacağımız nasıl anlarız?” sorusuna geldi. Okumak istediği bölüm ve hatta üniversite tercihini yapmak üzere olan genç zihinler için bunlar hem merak hem de endişe yaratabilecek konular olabiliyor.

Bir taraftan o yaşlarda kendi seçimlerimizi yaparken nasıl da otomatik pilotta gittiğimi(zi), ilgili ilgisiz bir çok derse çalışıp çıkan netlere göre tercihlerin şekillendiğini hatırladım. Sonra o soru benim de zihnimde merakla döndü; “Bir işte mutlu olup olmayacağımı nasıl anlarım?”

Yıllar içinde benim de kendimi iyi hissettiğim, motivasyonumu kaybettiğim, daha istekli çalıştığım ya da ayaklarımın geri geri gitttiği sahneler geçti gözümün önünden. Sonra kendimi şunları sıralarken buldum;

  • Rutinden çıkmak: Her gün hep aynı şeyi yaparken içten içe büyüyen iç sıkıntısı mesela; çok etkili bir negatif gösterge. İş yapış şekli değiştiğinde, işe yeni bir şey kattığımızda, farklılıklara açık olduğumuzda günlük akışta merakla karışık bir hareketlenme başlıyor. Bir adımın bile değişmediği rutini değiştirmek nasıl mümkün olur acaba? Bazen kolay olmasa da yenilik arayışı yeni ve bizi geliştiren şartların oluşmasını tetikleyebilir. Yoksa “Truman Show”da ana karakterimiz nasıl döngüsünü kırabilirdi
  • Özerklik: Daniel Pink’in altını çizdiği gibi bizim karar verebildiğimiz, içinde yetkimizle dolaşabildiğimiz küçük ya da giderek büyüyen alanlar bizi işimize dair daha da iştahlandırıyor. Sadece talimatları yerine getirmek yerine fikrimizin sorulduğu, dahil olduğumuz topraklarda daha verimli sonuçlar almaya doğru motivasyonumuz da artıyor.
  • Üretmek: Yaptığımız iş her ne ise sonucunu görmek istiyoruz. Suya yazı yazmak hissi işteki mutluluğa en büyük engellerden biri. Onca emek ve çalışmadan sonra rafa kalkan projeler, baştaki hayalden çok uzak çıktılar ve benzeri hayal kırıklılıkları işteki tatminin önündeki bir başka engel. Somut bir ürün, bir uygulama ya da bir müşteri deneyiminin verimli çalıştığını görmek, aldığımız olumlu geri bildirimler yeni üretim ve yaratım süreçlerini de teşvik ediyor.
  • Bağ kurmak: Çoğu zaman “takım bilinci” ya da “ekip ruhu” gibi ifadelerin içinde kendini bulan ama çoğu zaman varlığında kendimizi “iyi” hissettiğimiz o iklimden bahsediyorum. Birlikte vakit geçirmekten hoşlandığımız, iş dışında da sohbet edip geliştiğimiz, neşeli zamanları da paylaşabildiğimiz bir topluluğun parçası isek bu da çok besleyici oluyor. 
  • Katkıda bulunmak-amaç: Yaptığımız iş her ne ise bir katkı yaratıyorsa, faydalı ise, insanlara, topluma ve içinde yaşadığımız küçük/büyük sistemlere direkt ya da dolaylı olarak olumlu bir etki sağlıyorsa bu durumun işteki mutluluğumuza bir etki yarattığı muhakkak. Her birimiz derinlerde bir yerde “işe yaramanın” verdiği insani tatmini arıyoruz ve bana göre, mutlu eden iş tanımında bu unsurun kapladığı yer oldukça büyük. 

Farklı deneyimlerden gelen bakış açıları ile eklenecek başka unsurlar da vardır mutlaka. Ama o ünlü sözdeki gibi; her arayanın bulamadığı ama sadece arayanların bulduğu bir dünyada bize ve bütüne iyi gelen iş ortamlarını yaratma niyetimizi koruyalım.