DUY BENİ!
Uzaktan iletişime geçtik geçeli çok şey değişti. Yakınlığa göresarılmayı, öpüşmeyi daha çok sevenlerimiz, “tokalaşmak yeter”diyenlerimiz, yüz yüze iletişimde olmayı öncelik tutanlarımız vardı.Bazımız da “telefon hatta mesaj bile yeter; ne gerek var öyle uzunuzun detaylara ve vakit kaybına” diyordu. Lakin, günün sonunda birpencereden birbirimize bakarken bulduk kendimizi. Üstelik meselatoplantı odasının kalabalığında çaktırmadan ya da alenentelefonumuzda ya da notlarımızda kaybolabiliyorduk; şimdi o kadarkolay değil. Elde sadece iletişime vesile bakışlarımız ve sözlerimizkaldı. Ve odağımızı vermemiz gereken diğer yüzler. Geçenlerde bir yönetici, evinin mahremini açmak istemediği içinkamerasını açık tutmak istemeyen çalışanından ve diğer tüm takımüyeleri kamerasını açarken bu durumun takım ahengini bozduğundanbahsediyordu. Artık masalarının etrafında rahatça dolaşamadığından,çalışanlarının evde işleri nasıl toparladığının merakında niceyöneticimiz var. Öyle ya, görmeden bilemezsin!Oysa ilişkilerin söz, beden dili, sesin tonu gibi görülebilir boyutlarınınötesinde bir de görülemeyen ama tara3ar arasında varlığından eminolduğumuz bir parçası daha var. Ve bu parça ilişkinin başladığı o ilkandan itibaren adım adım şekilleniyor. Yaşadıklarımız, heyecanımız,dargınlıklarımız, konuşabildiklerimiz, dinlemeye açıklığımız,sessizliklerimiz, neşemiz, eğlencemiz ve daha bir dolu deneyim ilişkiyeruhunu katıyor. Bugün baktığımızı değil; bugünü yaratan geçmişigörüyoruz bir ilişkide. İlişki sağlam olduğunda; görmediğimizde vekonuşmadığımızda dahi inanmayı ve güvenmeyi biliyoruz. Kafadasenaryolar yazmadan anlatılana, sonuçlara ya da ihtiyacaodaklanabiliyoruz.İnsan, sosyal bir varlık olarak mutlaka birileri ile ilişki kurmak; hayatıpaylaşmak istiyor. Bir yanımız, “ben”i çok seviyor; diğerleri demümkünse benim gibi düşünsün, davransın, beni onaylasın istiyor.“Kendi kendine bir adada yaşa o zaman” desek kabul görmez Diğeryanımız da başkaları ile olmak, sosyalleşmek, etkileşimde kalmakpeşinde. Bu hikayede de denge bizi çağırıyor. En içe dönük olanımızbile bir noktada birliktelik ararken, en dışa dönük olan, kendikabuğunda zaman geçirmenin fırsatını kollayabiliyor. Bazen bir ilişkinin içinde kalmayı çok istemesek de; hayır diyememek,kırmamak, o kişiyi kaybetme ya da iş söz konusu ise işi kaybetmekorkusu, alışkanlıklar gibi nedenlerle söylenerek devam ediyoruz yola.Cesaretle bitirmenin ise bazen rahatlaması bazen de pişmanlığıkaplıyor içimizi. Oysa, tüm dinamikleri ile ilişkiler öğreticidir.
Kendimizi ve hayatı tanımanın yoludur. En çok da kendimizi yansıtır;ilişkilerimizde en çok kızdığımız ya da en ilham verici parçamızlakarşılaşma şansı buluruz. Ama bu başka bir yazı konusu olsunİletişimi uzaklardan da kursak, onu oluşturan dinamikler hala aynı.Uzak ya da yakın ilişki ağları ile çevrili hayatımızda, ihtiyacı duymakmühim. Çok sevdiğim bir söz; “Her şikayet, bir ihtiyacın tezahürüdür.”Bu, benim ya da diğerinin ihtiyacı olabilir. Belki de tüm bu kinayeler, lafdokundurmalar, varsayımlar duyulmaya ihtiyacı olanın göstergesidir.Duyulmayan her ihtiyaç ise bir sonraki patlamayı bekler. Radarları açık tutarak gördüğümüz ya da hissettiğimiz ne ise onupaylaşmak, sormak, dinlemek gibi beceriler, güven oluşturmadatara3ara ve ilişkiye sağlam bir zemin sağlıyor. Bunun için aynı o9ste yada ortamda olmaya gerek olmayabilir. Tüm ilişkilerimizde anlayışı veçözme niyetini koyarak, birlikte daha sağlam ve güven dolu bir ilişkiyiinşa edebiliriz. Ertelemeden, kararlılıkla ve biraz da cesaretle…