AHLAT AĞACI

Artık haberini alınca gelişini iple çektiğim film çok az. “Ahlat Ağacı” da bu kategoriye girmişken hemen izledim. Kış Uykusu’ndan (bir grubun süreye dair şikayetlerinin aksine) daha da olsa izlenir hissiyle çıkmışken, üç saati aşkın süre benim için gayet makuldü. Nuri Bilge Ceylan; her dialogda nasıl da insanımızı bu kadar iyi tanıdığını, gerçek hikayelerimizin ne kadar daha fazla duyulmaya ihtiyacı olduğunu, tekdüze ve neredeyse bir çizgi gibi tekrar eden hayatların o biricik insan ruhunu kafeslere ne de hızlı koyduğunu yine pek şahane anlatmış. Ve içten içe her sahnede doğanın sessiz çağrısı ve hayatın ipuçlarını ne şahane barındırdığı… Ve görmemenin/duymamanın ne büyük kolaylık olduğunu, konforlu gibi gelirken  ruhu da ne derin kemirdiğini… Bir karakteri ile gelen “İnsan neden en yakınındaki hayatı seçmek zorunda ki?” sorusunu haydi buyrun düşünelim… Tüm zıtlıkları barındıran hallerimizi kucaklayarak ve aşarak…